Fazıl Say’ın Cumhuriyetimizin 100. yılına istinaden bestelediği 6. Senfonisi “100 Yaşında Bir Çocuk” eserinin Can Okan yönetimindeki BİFO ile gerçekleşen prömiyeri tarihe unutulmayacak bir gün olarak kazındı…
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ( BİFO ) gerçekten takdire layık bir 100. yıl bestesi ile tarihi bir açılış konseri yaptı.
Dün akşam (12 Ekim 2023 Perşembe) gerçekleşen Fazıl Say’ın bestelediği “100 Yaşında Bir Çocuk” senfonisinin prömiyerinde tüm dinleyenlenler tarihin bir parçası olarak, bu eserin ilk kez seslendirilmesine şahitlik etme şansını yakalamış oldular.
“100 Yaşında Bir Çocuk” eserin bestelenme hikayesi taa 2019’a dayanıyormuş…
Borusan Sanat yönetimi Cumhuriyetimizin 100. yılına dair bir eser bestelemesi için 2019’da Fazıl Say’ı evinde ziyaret ederek aşağı yukarı 4 yıl sonrası için bu eser siparişini vermiş. Fazıl Say eseri 4 ayda yaklaşık 16 saatlik yoğun bir çalışma temposu ile tamamlamış. Bu eser Fazıl Say’ın bestelediği 6 sıra numaralı senfoni bestesi olmasının yanı sıra, bestelediği eserler sıralamasında Opus 106 olarak kayda geçti.
Fazıl Say eserinin orkestra ile seslendirilmesi görevini de Türkiye’nin son dönemde yetiştirdiği en iyi genç şef Can Okan’a emanet etmiş ve iyiki de öyle yapmış…
Dün bizler bir sezon açılışına, herhangi bir eserin ilk seslendirilmesine ya da sırada bir konser dinlemeye değil hiçbir şeyin sıradan olmadığı unutulmayacak bir konserin parçası olmak için orada bulunuyorduk. Belki ileride “ oradaydık” diye anlatacağımız bir anıya sahip olduk…
Şu an eser hala kulaklarımda yankılanıyor desem abartmış olmam… Normalde asla bir eser performansını birinci ya da ikinci sıradan izlemeyi tercih etmem, tercihim hep sahneye 10 -15 sıra uzakta salonun ortasından dinlemeyi tercih ederim. Ama dün gece ev sahibimiz Borusan Sanat bizleri 2. sırada ağırlamayı uygun görmüş, iyiki de bizlere 2. sırayı vermiş.. Bu sayede konserin bu kadar içinde olabilmek gerçekten büyük keyif verdi…
Konserin ilk bölümünde son dönemde dinlediğim en iyi Fazıl Say performansına ve inanılmaz akıcı ve etkileyici bir W.A. Mozart’ın Piyano Konçertosu no. 21 Do majör şahit oldum. Tabii ki Fazıl Say bir virtüöz ve birçok Fazıl Say konserini dinledim. Ama dün akşam bambaşkaydı, Fazıl Say’ın sahnede trans halinde bizzat eseri nota nota bu kadar yoğun yaşadığı ve bunu hem mimikleri hem de vücut dili ile bu kadar coşkulu ifade ettiği bir performansa şahit olduk.
Açıkçası dün Fazıl Say’ın bu geceye dair mutluluğu ve gururu performansına yansıyordu.
Konserin ikinci bölümü öncesi Fazıl Say sahneye gelerek eserin hikayesini, bölümlerin isimlerini ve dinlerken neler duyacağımızı kısaca anlattı. Aslında Fazıl Say bu sefer eserini anlatırken çok mütevazi, dinleyiciyi pek şartlamayan bir konuşma yaptı ve hatta “ bazı yerlerinde sıkabilirsiniz” diyerek nükte yaptı…
Adı neden “100 Yaşında Bir Çocuk” ?
Aslında tarih bilen herkes 1 asrın tarihte çok kısa zaman dilimini tanımladığını, yüzyıllar süren süren hanedanlıklar, krallıklar, imparatorluklar düşünüldüğünde 1 asırlık bir cumhuriyetin çocuk olarak betimlenmesi gayet normaldir. Zaten besteci de böyle anlattı. Ama Fazıl Say’ın, Can Okan’ın ifadesi ile, zamansız mekansız yarattığı bu eserin Türkiye Cumhuriyeti’nin nice yüzyıllara ulaşmasını dilediği mesajını eserine yüklemesi gerçekten güzel ve ince düşünülmüş bir çalışma olduğunun en güzel göstergesi diyebilirim.
Dört bölümden oluşan esere besteci şu başlıkları koymuş:
Üzgün İnsanlar
Anadolu Ütopyası
Cehalete İsyan
Yılmayan Ruhlar
İtiraf etmeliyim ki ben 100. yıl besteleri furyası içinde beklentimi çok yüksek tutmuyordum, çünkü bu 100. yıl eser besteleme işinin ayarı biraz kaçmış durumda ve maalesef amacından ziyade anlamsız bir yarışa dönüşerek avamlaştırılmasından fazlası ile rahatsız hissediyordum, taa ki bu eseri dinleyene kadar.
Besteci her ne kadar eseri dört bölümde yazmış olsa da eser hiç arasız geçişlerle 30 dakikalık tek bir parça olarak seslendirilecek bir şekilde bestelenmiş.
Tabii ki eseri ilk defa dinliyorsunuz dört başlık var ama bölüm aralarında bekleme yok, ama sanki siz biliyormuşçasına bölüm nerde bitiyor nerde başlıyor o kadar net anlıyorsunuz ki yukarıda ifade ettiğim gibi bölüm başlıkları ancak çalınanı bu kadar net özetleyebilirdi.
Peki ben ne duydum, açıkçası başlıkların betimlediği her şeyi duymanın ötesinde Ulvi Cemal Erkin’i, A. Adnan Saygun’u yani bu toprakları daha önce betimleyen Türk bestecilerimize göndermeyi duydum. Buram buram Anadolu’yu duydum ama bunu kesinlikle yerel bir halk ezgisinin senfonik düzenlemesinin kopyalanıp yapıştırılması olarak değil, bu coğrafyayı tanımlayan size tanıdık gelen ama yepyeni bir ezgi duydum. Türkiye’nin acısıyla tatlısıyla cumhuriyetimizin 100 yılının hikayesini nokta atışı dört başlıkta çok net duydum, hatta bırakın duymayı hissettim…
Eser iliklerinize kadar işliyor, vurmalı sazların bu kadar baskın ve etkin kullanımı eserin içinize işlemesindeki en büyük etken.
Tek kelime ile muhteşemdi, sizde dinleyin sizde hissedeceksiniz, eminim..
Genç şef Can Okan
Böyle bir eserin hem dünya hem de Türkiye prömiyerini genç bir şefe emanet etmek kolay alınacak bir risk değildir, ama sadece kıstas olarak gençliği ele alırsanız.
Ancak Can Okan şeflik açısından şu an Türkiye’de tek ve rakipsiz diyebiliriz.
Onu genç olması tam aksine onun için tam anlamıyla bir avantaj denilebilir. Çünkü gençliğin verdiği bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, sonsuz öğrenme isteği, ve kendi her anlamda yetiştirmek için erken yaşlarda başladığı kendine yatırım sayesinde genç yaşta hep böyle zor eserlerin çalınmasında ve zorlu prömiyerlerin başında Can Okan’ı görmekteyiz.
Onu bilenler, tanıyanlar ve takip edenler nasıl başarılı bir müzik insanı olduğu hem piyanistlik kariyerinde hem de son dönemde ağır basan şeflik kariyerinden zaten biliyorlar. Bilmeyenler de yakın bir gelecekte onu hem yurt içinde hem de yurt dışında podyumda Fazıl Say gibi bir dünyaca ünlü sanatçı ve orkestra ile bol bol görecekler.
Neden yakın gelecekte bol bol podyunda Can Okan göreceğinizin cevabını da genç şef dün sergilediği performansıyla fazlası ile vermiş oldu.
Can Okan öncelikle önce kendisine sonra da mesleğine çok büyük saygı duyan ve bu sebeple işini layığı ile yapmak için gece gündüz çalışan ve her zaman alnının akı ile en zorlu eserlerin bile altından kalkan genç bir şef.
Fazıl Say bu eserini yönetmesi için Türkiye’nin son dönemde yetiştirdiği en iyi şef olarak gösterilen Can Okan’a emanet etmiş ve besteci “100 Yaşında Bir Çocuk” u bestelerken bunu yönetecek kişi olarak Can Okan’ı taa o zamandan seçmiş. Çünkü Fazıl Say, Can’la çok uzun yıllardır çalışıyor ve Can Okan daha önce de bestecinin dünya ve Türkiye prömiyerlerini yapmış bir şef. Hatta bu sezon Can Okan bestecinin bir eserinin daha prömiyerini yapacak.
Can Okan’la yaptığımız sohbette her zaman Fazıl Say’la çalışmanın büyük bir şans ve mutluluk olduğu hele ki onun eselerinin prömiyerlerini yapmanın tarifsiz bir onur ve gurur olduğunu ifade etti.
“100 Yaşında Bir Çocuk” un bestelenmesi bittiği andan itibaren Can eser üzerinde çalışmaya başlamış, kah kendi kafasında eseri çalmış kah piyano başına geçerek eseri seslendirmiş. Bunu haricinde birçok kez besteci ile bir araya gelerek üzerinde konuşmuşlar, Fazıl Say piyanoda çalmış ve eseri mükemmelleştirmek adına hummalı bir çalışma sonucu dünkü unutulmaz prömiyer performansına hazırlanmış.
Gece dair en önemli not ise dikkatli dinleyicilerin gözünden kaçmamıştır, Can Okan’ın önünde nota yoktu!!!
Evet Can Okan yepyeni ve zor bir eseri ezberlemiş, ve orkestrayı notasız bir şekilde yönetmek gibi çok takdir edilmesi gereken bir başarıya imza atmıştır.
Kendisini buradan binlerce kez tebrik ediyorum…
BİFO ve “100 Yaşında Bir Çocuk”
Gerçekten unutulmaz bir performanstı, Can Okan BİFO’dan almak istediğini sonu kadar aldığı, bestecinin eserin içine nakşettiği tüm duyguları net aktardığı harika bir performans dinledik.
Tüm orkestra üyeleri fazlası ile tarihi bir anın parçası olduklarının farkında, yapılan kayıtlarla bunun ölümsüz olacağının bilincinde bir performans sergiledi.
Tebrikler BİFO…
Gecenin Mimarı Borusan Sanat
Sezar’ın hakkını Sezar’a vereceksiniz… En büyük alkış Borusan Sanat’a…
Tabii tüm 100. yıl için yazılmış eserlerini dinlemedik, ama şu ana kadar dinlediklerim arasında beğendim bir tek Kadıköy Belediyesi’nin Turgay Erdener’e sipariş ettiği ve 2 Ekim’de prömiyeri gerçekleşen, rapsodi kantat formu ile tamamen farklı bir eser olan “Türkiyem”i çok beğenmiştim.
Ama Borusan Sanat Fazıl Say’ın “100 Yaşında Bir Çocuk” eseri ile çıtayı bayağı bir yükseğe taşıdı ve literal anlamda “ölümsüz bir eser”in yaratılmasını sağladı.
Son dakika telaşı ile biz de bir bese yapalımdan ziyade, 2019 yılında bu siparişi vermeleri Borusan Sanat’ın vizyonerliğinin net bir göstergesi diyebiliriz. “100 Yaşında Bir Çocuk” Borusan Sanat tarafından gelecek nesillere bırakılan bir armağandır.
Bu işin mimarı olan ve emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
Nice 100 yıllara…
Fotoğraflar : Umut Özge Balkan
Video : Rüya Evren
“FAUST” Operasına Yoğun İlgi