a

Can Çakmur’a Galatasaray Ödülü

Galatasaray Ödülü’nün bu yılki sahipleri astrofizikçi Prof.Dr. Feryal Özel ile uluslararası piyanistmiz Can Çakmur oldu.

Uluslararası alanda Türkiye’nin gurur kaynağı olan genç piyanist Can Çakmur, Galatasaray Ödülü sahibi oldu. Galatasaray Ödülü, camianın temsilcisi konumda olan Galatasaraylılar Derneği tarafından 2011 yılından beri, her yıl farklı bir alanda olmak üzere veriliyor. Ödül sahipleri, yedi sabit üyeden oluşan kurula her yıl dört uzman üyenin eklenmesiyle oluşan Galatasaray Ödülü Seçici Kurulu tarafından belirleniyor.

Seçici kurul, sabit üyeler Reha Bilge başkanlığında Sait Mısırlıoğlu, Nurperi Gazioğlu, Reha Yolalan, Ali Ergur, Nurten Yalçın Erus ve Fidel Berber (Galatasaraylılar Derneği Başkanı) ile bu yılın uzman üyeleri Uluç Özülker, Selçuk Esenbel, Cengiz Ultav ve Bahadır Kaleağası’ndan oluşuyordu. Ödül, bu yıl uluslararası düzeyde bilim ve sanat alanlarında başarı gösteren iki önemli kişiye sunuldu.

Ödül sahipleri; astrofizik alanındaki öncü çalışmalarıyla uluslararası düzeyde büyük başarıların sahibi, 2019 yılında ilk kez bir karadeliğin (M87) görüntülenmesi projesinde NASA ekibinde yer alan Georgia Institute of Technology öğretim üyesi Prof. Dr. Feryal Özel ve uluslararası müzik çevrelerinde olağanüstü teknik yetkinliği ve kişilikli yorum becerisiyle genç yaşında büyük başarılar kaydeden piyanist Can Çakmur’du.

Ödül töreni 10 Aralık 2022 Cumartesi günü Galatasaray Lisesi’nin tarihi Tevfik Fikret Salonu’nda saat 18:00’de başladı. Ödülün son iki yılda küresel salgın dönemine rastlaması, hedeflenen yaygın katılımlı bir tören yapılmasını engellemişti; 2020 yılı (Geleneksel ve yeni medya dalında Orhan Karaveli ve Ruşen Çakır) ödülünde tören yapılamamış, 2021 yılında ise tören (çevre dalında Nihat Gökyiğit) fiziki olarak yalnızca seçici kurul üyelerinin katılımıyla Tevfik Fikret Salonu’nda ve YouTube üzerinden gerçekleştirilmişti. Her iki yılda da ödül alanlar bizzat törene katılmamışlardı.

Bu yıl kısıtlı bir davetli topluluğuyla yapılan törene, Feryal Özel, A.B.D.’den canlı bağlantıyla, Can Çakmur ise bizzat katıldı. Feryal Özel, ödülü almış olmaktan onur duyduğunu, “bizi aydınlığa ulaştıracak bilim ve sanat, insanın keşif ve yaratma ruhunun temsilidir” ifadesiyle, ödülü Türkiye’nin kızlarıyla paylaşmak istediğini belirterek onlara seslendi. Bilim alanında yönlenecek birçok yeni uzmanlık dalı olduğunu, kadınların bu yönde çalışmalara ilgi duyması gerektiğini hatırlattı.

Can Çakmur ise, ödülü almaktan duyduğu heyecan ve onuru ifade etti; bunun kendisi için bir sorumluluk anlamına geldiğini ekledi. Çakmur, İstanbul’a her gelişinde İstiklâl Caddesi’nden geçerken hep Galatasaray Lisesi’ni merak ettiğini, ilk kez içeri girme fırsatı bulduğunu belirtti. Çakmur, bu deneyiminin, müzikte en çok odaklandığı dönemde kurulan lisenin onda tetiklediği duygulardan bahsederek, on dokuzuncu yüzyıl ortasını dünyanın daha umutla dolu olduğu bir çağ olarak niteledi. Can Çakmur, bir parçası olduğu klasik müziği, insanlık tarihinin duygularının kaydını içeren bir defter olarak tanımlarken, onun “bize bir zamanlar felsefenin, sanatın daha iyi bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlattığı bir bakış” olduğunu vurguladı. Çakmur, eğer elimizde bu defter olmazsa, çok karanlık bir geleceğe doğru gideceğimizi hatırlattı.

Konuşmasının ardından Frédéric Chopin, 3 numaralı (Op. 39) Scherzo’sunu çalan Çakmur, icraya başlamadan önce, bu eseri Chopin’in, Mayorka’da ciddi sağlık sorunlarıyla mücadele ederken yazdığını, ölüm arzusu ve korkusu arasındaki çelişkili duygularını müziğinde yansıttığını belirtti. Can Çakmur’u dinlerken seçici kurul üyeleri olarak ne kadar isabetli bir tercih yapmış olduğumuzu bir kez daha hayranlıkla teyit ettik. Son derece sağlam bir teknik, mekanik bir performans gösterisine dönüşmeyen büyüleyici bir duygu aktarımı becerisi; ancak bilimle, felsefeyle, akılla, (Çakmur’un da belirttiği gibi) aydınlanmaya giden bir yolu tercih eden bir düşünsel altyapıyla çalınabilecek derecede ustalıklı bir yorum… Nefes kesici…

Tören öncesinde içinde buluşup ayak üstü sohbet ettiğimiz Abdurrahman Şeref Efendi Salonu’nu görür görmez büyülenen Çakmur’la konuşurken, “burası beni birden on dokuzuncu yüzyıla götürdü” diyor. Bu postmodern ya da muhafazkâr bir nostalji severlik değil; Çakmur’un bu duyarlılığı bizi yirmi birinci yüzyılda en çok gereksinimimiz olan şeye, umuda taşıyor.

Ali Ergur

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Elvin Hoxha Ganiyev Adana’da

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.