a

İki Festivalin Anatomisi : MAKSAD vs İKSEV

Marmaris’te Bir Mucize “MAKSAD”

Yazıma Marmaris Kültür Sanat Derneği’nin yeniden yapılanma sürecinde 2019’dan beri canla başla çalışan tüm dernek üyelerini candan kutlayarak başlamak istiyorum.

Gerçekten kısıtlı bütçe ve imkanlar ile bu kadar büyük ve de başarılı bir organizasyonu yönetmek hiçte kolay bir şey değil. Adeta Marmaris’te bir mucize gerçekleşiyor diyebilirim. Marmaris’in geleceğine yatırım anlamımda bu kadar vizyoner ve kaliteli insanın bir araya geldiği, uyum içinde çalıştığı bir derneğe şahit olmaktan dolayı duyduğum mutluluğu siz değerleri okurlarımıza da aktarmak istiyorum.

Aslında MAKSAD 1999 yılında kurulmuş bir dernek ama yönetimin ve yönetim anlayışının değiştiği 2019 yılından itibaren dernek bambaşka bir havaya bürünmüş.

Derneğin bir anda bu kadar atağa geçmesindeki en önemli faktör mevcut yönetimin “ özeksizleştirme” yani bir başkan olmasına rağmen tüm yönetimin ortak haklara sahip bir demokratik anlayışla yönetilmesi. Anlayacağınız hiçbir konu tek bir kişinin kendi insiyatifinde ya da iki dudağının arasında değil, darısı iKSEV’in başına…

Derneğin şu an hayata geçirdiği en olumlu değişimlerden biri de “iletişim” konusu. İletişim kanallarını açık ve aktif tutma konusunda gösterdikleri hassasiyet, bilgiyi toplama, analiz etme, faydalı bilgiyi yarara kullanma ve kendileri hakkında bilgiyi ulaştırma konusunda resmen mucize yaratıyorlar. Bu sayede MAKSAD ana akım medya da dahil olmak üzere yaptığı birbirinden güzel etkinlik ve konserleri Türkiye geneline duyurabilmekte.

Bu eşine az rastlanır yönetim anlayışlarının yanı sıra hem sanatçılarına hem de misafirlerine gösterdikleri ilgi ve alaka gerçekten mükemmel. Kelli felli kariyerli insanlar bizzat her şeyle kendileri ilgileniyorlar. Hiçbir şey mükemmel değildir hele ki böyle büyük organizasyonlarda ama görev dağılımı çerçevesinde saygın insanlar bizzat görevlerinin başında bulunarak mükemmele yakın bir organizasyon gerçekleştirdiklerinin altını çizmek isterim.

Söz konusu büyük bir organizasyon olunca aksilikler ve sorunlarlarında beraberinde kaçınılmaz bir gerçektir. Ama önemli olan sorunları yönetebilmek ve krizleri kimsenin ruhu duymadan üstesinden gelebilmektir. Ben oradayken bizzat şahit olduğun bir olayı yönetmekte gösterdikleri soğukkanlılık ve başarı inanılmazdı. Ben böyle bir kriz karşında yapıların ne kadar kolay çözüldüğü ve çözüm yerine soruna odaklanan panik zihniyetlerin krizleri nasıl içinden çıkılmaz hale getirdiğine çok yakından şahit olmuşumdur. MAKSAD’ın aşırı stresli kriz sürecinin üstesinden nasıl geldiklerini hayranlıkla izledim.

Ve en önemlisi sergiledikleri misafirperverlikleri …

Bizleri bir dakika bile yalnız bırakmayan, bizlerle her daim ilgilenen MAKSAD Başkan Yardımıcısı Derya Ön’e ve Yönetim Kurulu Üyesi Ayşegül Uygun’a ne kadar teşekkür etsem azdır.

Orada bulunduğum süreçte üst yönetimden, dernek üyelerine kadar birçok insala tanışma sohbet etme imkanı buldum. Beni en çok etkileyen şey ise gösterdikleri gayet mütevazi tavır, ego ve ben merkezli tavırın zerre kadar var olmaması, ve herkesin “ Marmaris” ekseninde beldelerine hizmet etme motivasyonlarını iliklerinize kadar hissettirmeleri diyebilirim. Herkesin sizi içten karşılaması, hiç eksik olmayan tebessümleri ve gösterdikleri mükemmel ev sahipliğiydi.

Bu kadar pozitifliğin bir araya geldiği bir yapıda tabii ki her şey tek kelime ile harikaydı diyebilirim.

Marmaris gerçekten her anlamda iyileşme ve gelişme göstermiş, en azıdan benim hem de çok olumsuz hatırladığım Marmaris’e kıyasla, Marmaris son 10 senede çok ama çok büyük aşama kaydetmiş. Marmaris’in en büyük sorunu olan, kalitesini dibe çeken ve hak ettiği yere gelmesindeki en büyük engel olan “apart otel” soruna beş sene önce el atıldığını öğrendim. Değişimin başladığı bizzat mutlulukla gözlemlediğim Marmaris’in en kısa zamanda ucuz ve kalitesiz turistin bir numaralı varlık sebebi olan apartlardan kurtulduğunda Marmaris hak ettiği değere kavuşacaktır.

MAKSAD Başkanı Samir Gülahmedov, ve Başkan Yardımcısı Derya Ön’ün davetleri ve dernek yönetiminden Ayşegül Uygun, mezzo soprano Aydan Genç ve çellist Angela Berker’in ev sahipliğinde ve Marmaris Uluslarası Müzik Festivali kapsamında “ Berlin Filarmoni Piyanolu Dörtlüsü” konseri için gittiğim Marmaris’te gece gündüz dolu harika zaman geçirdim ve hatta zaman yetmedi tadı damağımda kaldı diyebilirim.

MAKSAD üyelerinden Esin Urgancı’nın rehberliğinde gazeteci dostum Sayım Çınar ve Mehmet Erdoğan ile birlikte Marmaris’in çevresindeki doğal güzellikler, Orhaniye, Selimiye, Akyaka,- Azmak, İçmeler ve Turunç’u gezme fırsatımız oldu. İlk akşam Marmaris’te türün ilk ve tek örneği muhteşem ağaçlık bir alana kurulmuş füzyon mutfak NUUP Restoran’ ın açışılışa davet edilmemiş olmak ve Marmaris’e böyle yatırımlar yapıldığını yerinde görmek çok güzeldi.

Konserden bir gün önce Angela Berker’in ev sahipliğinde Loryma Otel’in Turunç’a tepeden bakan muazzam manzarası eşliğinde “ Berlin Filarmoni Piyanolu Dörtlüsü” için verilen çok keyifli geçen davete katıldık.

Ve gelelim “ Berlin Filarmoni Piyanolu Dörtlüsü” konserine…

Konser daha aramızdan çok yeni ayrılan merhum Yüksek Mimar Atilla Berker’in Marmaris’e kazandırdığı 6000 kişilik Marmaris Amfi Tiyatro’da gerçekleşti. Çok kısa dahi olsa gezme fırsatı bulduğum bu mekan gerçekten hem bakımlı hem etkinlik mekanı hem de kulisleri açısında çok işlevsel idi. MAKSAD tarafından elden geçirilen ferah kulis alanı içinde bol bol Atatürk fotoğrafı barındırmasıyla resmen içimi ısıttı.

Konsere fahri Marmarisli Akyaka’ya yerleşen keman sanatçısı dostum Tuncay Yılmaz’ı da davet ettim ve birlikte dinledik. Gerçekten eldeki imkanlar düşünüldüğünde “ Berlin Filarmoni Piyanolu Dörtlüsü” Marmaris’te hem de 200 TL gibi bilet fiyatı ile izlemek gerçekten paha biçilemez bir hizmet. Bu konser başka bir yerde olsa bilet fiyatları en az 500-1000 TL arasında olurdu. Ve bu fırsatın farkında olan Marmarisliler konser alanını doldurmuştu.

Organizasyon açısından amatör ruhla çok profesyonel bir iş yapan dernek gönüllüleri tek kelime harika bir iş orataya koyuyorlar. Ben açıkçası bu kadar profesyonel bir organizasyon beklemiyordum, hava sıcak içecek soğuk suyumuza kadar düşünülmüştü. Dernek yönetimi, yeni trend, işleri çoluk çoçuğa bırakıp koltuklara serilmek yerine bizzat sahne önü, sahne arkası ve karşılamada her şeyi bizzat kendileri bu yürütüyordu.

Konser için sahnede “ Berlin Filarmoni Piyanolu Dörtlüsü” olunca zaten söylenecek tek söz “ mükemmel” idi… Gerçekten Marmaris’in tüm güzelliklerini 3 günde deneyimleme fırsatı bulduğum bu seyahatimi böyle bir konserle taçlandırmak harika bir final oldu.

Başta MAKSAD Yönetim Kurulu üyeleri olmak üzere adını saydığım ve sayamadığım emeği geçen tüm dernek üyelerini tebrik ediyor ve teşekkürlerimi sunuyor ve başarılarının devamını diliyorum.
2024

İKSEV = Hayal Kırıklığı…

Maalesef 36 yıllık bir festival için sarf etmekten hicap duyduğum bu kelime ne kadar üzülmüş olsam da bir gerçek ve benim için tam bir hayal kırıklığı olduğudur ….

Yukarıda MAKSAD’ı övmek için sarf ettiğim her şeyin tam tersi ne yazık ki İKSEV’e denk geliyor.

36 yıllık köklü bir festivalin bu kadar amatörce ve tek merkezli yönetilmesine şahit olmak gerçekten benim için çok ama çok üzücüydü…

Bugüne kadar Efes’in büyüleyici atmosferinde bir konser izlemek hiç kısmet olmamıştı, ve Marmaris sonrası Wiener Kammersymphonie konserine sanatçılar tarafından davet edilmem ve tarihlerin denk gelmesi üzerine kendi imkanlarım ile bu konsere katılmaya karar verdim.

Konserden birgün önce vardığım İzmir’de her daim sohbetinden çok keyif aldığım dostları ziyaret ettim. Hem kendileri ile bol bol sohbet ettik hem de 2023-24 sezonuna dair İzmir’de sanatseverleri neler bekliyor bol bol konuştuk ve fikir alışverişinde bulunduk. Sonrasında İzmir’in en köklü ve kültür- sanata her daim destek veren holdinglerinden birisine yaptığım ziyaretle İzmir seyahatimi mümkün olduğunca verimli kılmaya çalıştım. Tabii ki sanatçılarımı da otellerinde ziyaret etmeye gitmişken hemen yan binada bulunan IKSEV Yönetim Kurulu Başkan Filiz Sarper Eczacıbaşı’nı da, önceden haber vermeme rağmen, ziyaret etmek istedim ama her nedense mümkün olmadı…

Açıkçası her ne sıfatla dahi olsa oraya kadar gelmişken bu festival hakkında konuşabileceğim, bilgi alabileceğim bir kişi ile görüşememiş olmak gerçekten garipti… Madem kendilerini anlatacak, misafir ağırlayacak vakitleri yok bende gördüğüm gözlemlediğimi ve şahit olduğum şeyleri sizlerle paylaşacağım, ki 36 senelik bir köklü festivale ile bağdaşmayacak şeyler tecrübe etmek benim için gerçekten çok şaşırtıcı oldu.

Öncelikle şunu söyleyebilirim ki IKSEV’in Eczacıbaşı gibi bir ana sponsorun yanı sıra sahip olduğu diğer sponsor ve imkanlar göz önüne aldığında ortaya koyulan organizasyonun amatörlüğü şok edici düzeyde diyebilirim.

Sanatçılara eşlik etmesi için IKSEV bir genç kızımızı görevlendirmiş ama bu kızımız İngilizce bilmek harici her şeyden bihaberdi. Hayatında Efes’e ilk defa bizimle gelen genç kızımız ne konser alanının yerini biliyor ne de bu konser hakkında en ufak bir bilgiye sahipti. Efes’e girmek için turnikelere geldiğimizde resmen 10 dakika bizleri içeri alıp almama konusunda turnike yetkilisinin insafında öyle kapı önünde direk olduk.

Neyse bir devletimin memuru “ ne bekletiyorsunuz geçsinler” buyruğu ile içeri girdik. Efes tek kelime ile muhteşem ve büyüleyici bir yer, ama gece hele ışıklandırmalarıyla bu etki 100 kat artıyor desem abartmış olmam. Girdik girmesine ama görevli kızımız sora sora, tabela okumuyor, “Celsus Kütüphanesi”ni bulmaya çalışıyor baktım olacak gibi değil geçtim ekibin başına.

“Celsus Kütüphanesi” olanca görkemi ile karşımızdaydı, biz ve sözde sahnenin üstünde gezen onlarca turist ile… Yer Efes olunca, sanatçıların öncelikle otelde dahi olsa prova yapacakları bir yer tahsisi ne otelde ne de başka bir yer gösterilmediği için sanatçıların tek prova yapacakları zaman konser öncesi idi. Ama konser öncesi Efes 20:00 ye kadar ziyarete açık olduğu için sanatçılar sadece ses kontrol amaçlı o kalabalığın içinde 1 saat prova yapabildiler.

Daha vahim olan ise “olmayan” sanatçı kulisi ve soyunma alanı idi… Siyah bez branda ile iki bölümden oluşan ne güvenli ne de güvenliği olmayan bu alanda kadınlar ve erkekler aynı anda soyunmaları öngörülmüş. Hemen arkamızda bir süre demir kapılı odalar bu iş için daha uygun ve güvenli iken toz toprak ortasında her yerden herkesin girebildiği bu alan yurtdışından gelen, bizi yurtdışında anlatacak insanlara bunun reva görülmesi neden İKSEV’in organizasyonunu “ amatör” olarak nitelendirdiğimin en güzel örneklerinden biridir. Koskoca İKSEV’e ben bunu hiç yakıştıramadım… Madem giyinme soyunma için korunaklı bir mekan, çadır tedarik edemiyor, insan bari en azından bir karavan kiralamayı düşünmeliydi diye kendine sormadan edemiyor, am şu net edememişler ya da etmemişler… Sanatçı toprağa basmamak için ayakkabısının üzerinde sekerek giyinmetecrübesi, ülkemize gelen sanatçılarda güzel bir Türkiye imajı bırakmıyor… Türkiye, bugüne kadar varolan “ paralarını verdik çalar giderler “ zihniyeti sebebiyle çok zarar gördü. Her gelen sanatçı bir tanıtım elçisi olarak mükemmel anılar ile ayrılması gerekirken bu tarz muamele sebebiyle son 50 senede Türkiye sadece “kaşe cenneti” ya da içselleştirilmiş Türkiye memnuniyeti yerine “ çal git” imajına sahip bir ülke haline geldi maalesef… Allahtan sanatçılar profesyonel ve sadece konsere odaklandıkları için “ tamam sorun değil, önemli değil” diyerek durumu kibarca sineye çektiler. Allahtan ilk geldiğimizde çok uzakta konuşlanmış seyyar tuvalet alanın yakınına getirildi de bir kriz daha yaşanmadı. Az çok yurtiçi ya da dışında böyle tarihi alanlarda konser seyretmiş gözlemlemiş biri olarak yapılabilecek onlarca şey varken neden yapılmadığı gerçekten benim için merak konusu…

Bu derme çatma alanın ilk bölmesi ise catering için ayrılmış bir masa ve içeceklerin konulduğu buzla doldurulmuş bir plastik kutudan ibaretti. İşin ilginci bu catering alanı sanatçılar için kurulmuş olmasına rağmen streç filmle kaplı bu tatlı tuzlu apretafiler ve meyveler açılıp yenmişti. Ve biz orda iken bir sürü insan buraya girip yiyip içmeye devam etti. Hatta catering’in başında duran sorumlu ” X abi yeme bak az getirim misafirleri kalmadı” demesine rağmen hiç kimse istifini bozmadan yemeye içmeye, dilediği gibi bu alana girip çıkmaya devam etti.

Ve güvenlikten yoksun bu alanda sanatçıların cüzdan, telefon ve pasaportlarını bırakması mümkün olmayacağı için ben konseri koca bir şişmiş ve ağır bir çanta ile izlemek zorunda kaldım…

Alana geldiğimizde bizi karşılayan bilgi veren kimse yoktu, Sanki festival benim, en azından sahnenin boşaltılması, yapabildikleri kadar bir prova yapmaları için ben sorumlu kişi bulmaya çalıştım. Konser alanında sadece oturma planı ve karşılama ile ilgilenen bir bey, sonradan sahne amiri olduğunu öğrendiğim genç bir arkadaş, sadece sandalyeleri silen bir bayan ve yaşları 10- 18 arası görevi teşrifat ve broşür dağıtmak olan gençlerden başka İKSEV’den bir görevli yoktu. Bize yardımcı olmakla yükümlü kızımız da hiçir şey bilmediği için sanatçıları soru ve ihtiyaçlarını cevaplamak bana kaldı.

Açıkçası tam anlamıyla bu organizasyonu yöneten bir allahın kulu yoktu ve sanatçıların mağduriyet yaşamaması adına resmen ben yönetmek zorunda kaldım, ve bir allahın kuluda sen kimsin işimize ne kaşıyorsun demedi, hoş bu başı boşlukta böyle bir kelama vercek bir dizi cevabım fazlası ile hazırdı…

36 senelik bir festival 4 kere üstünden geçilmesine rağmen program kitapçığında yer alan konser akışında konserin en önemli ve yaklaşık 13 dakika sürecek eseri her nasılsa yazmamıştı!!! Biz bunu konsere çıkmadan 20 dakika önce sahneye çıkış, selamlama, konuşma vs gibi konuları sanatçılarla planlarken ortaya çıkmış olması büyük bir fiyaskoyu engelledi çünkü es kaza o programa bakmasam ses ve ışık ekibine talimatları kitapçığın üzerine yazarak vermeye yeltenmesem sanatçılar her şeyden habersiz sahneye çıkacak ses ve ışık ekibi hiç bir şey bilmeden öyle kalacaktı…

Pırıl pırıl genç sahne amirini ( ki asıl mesleği sahne tasarımcısı imiş) yanıma alıp bana neyin nasıl olacağını anlatmasını istedim ki onun anlattıkları ile gerçekleşen tam zıttı oldu. İnsanlar 19:15’ten itibaren alana alınmaya başladı ama kim seyirci kim alanı gezi turist her şey karışmıştı.

Geceye dair en üzücü şey işe İKSEV görevlisi beyin gelen biletli seyirci ile bağıra bağıra ağız dalaşına girmesi hiç ama hiç şık bir hareket değildi. 36 senelik bir festival böyle bir konunun bu şekilde yönetilmemesi gerektiği biliyor olmalıydı. Ki her ne olursa olsun klasik müziğe olan ilgi ve alakayı artırmak için düzenlenen bu tip festivallere gelen seyirciyi kazanmak birinci öncelikken, seyirciye bağırmak tartışmak asla ve asla yapılmaması gereken bir davranış şekliyken insanları gözü önünde bir ağız dalaşı kabul edilebilir bir hareket değil. Profesyonel bir festival yönetimi derhal sulh ve sükunet içinde bu duruma müdahale etmeli seyircisini mutlu edecek bir çözümle bu olayı tatlıya bağlamalıydı. Bence seyirci yerden göğe kadar haklıydı internetten oturma düzenine bakarak parasıyla aldığı biletle görevlinin oturtmaya çalıştığı yer çok farklı idi ve hatanın organizatörden kaynakladığı barizken bilet satın alan seyirciye bağırmak asla kabul edilemez bir tutumdu.

Yer ve oturma düzeni ise tam evlere şenlikti benim yerim senin yerin konuşmalarına bolca kulak misafiri oldum baktı seyirici olacak gibi değil bulduğu yere oturdu, İKSEV’in hiçbir şeyden habersiz çocuklarla gençlere yüklediği bu görev sonucunda ortama sadece karmaşa hakimdi. Konserden önce defalarca konserin kaçta başlayacağını tam zamanında başlayıp başlamayacağını sorduğumda bana 20:00 denmesine rağmen 19:55 te yukardan akın akın insan gelmeye devam ediyordu. Plastik sandalyelerden çıkan sesler seyircinin uğultusu yer tartışmaları devam ederken sanatçıların sahneye çıkması tam abesle iştigallık bir durum olurdu ve resmen bu durumun vehametinin farkında olan ya da umursayan kimse olmadığı için sahne amirine bu patırtının bitmesi için sanatçıları 10 dakika geç çıkaracağımı söyleyerek, insiyatifi ele almak zorunda kaldım.

Traji komik durum ise sahne ile giriş kapısı ve diğer ekiplerle koordinasyonu sağlamak için İKSEV’in telsiz ya da walkie talkie’si bile yoktu ve sahne amiri saat 20:05 olmasına rağmen seyirci geliş durumunu öğrenmek için o yokuşu en az 10 kere inip çıkmak zorunda kaldı.

Seyirci anonsu, cep telefonunuzu kapatın anonsunun ne zaman yapılacağını sorduğumda “yok biz ışığı kapatıp başlıyoruz” şeklinde şok bir cevap daha aldım!!!

Tabi konser başladı ve buna rağmen ortada dolaşan oturmaya çalışan insanlar olması sebebiyle ama bu hareket en az 5 dakika daha sürdü… Ve telefon anonsu yapılmayan etkinlikte bol bol telefon zili sanatçılara eşlik etti.

Aslında sanatçıların misafiri olduğum bu konserde ben yerime geçip konseri dinlemem gerekirken bu amatör yapının daha ne gibi süprizlere gebe olabileceğini ön görerek yan kulise geçiş koridoruna geçerek sanatçıları oradan takip ettim, ki iyi etmişim!!! Çiçek vermek için görevlendirilen genç kızımız tutmasaydım ikinci eserin sonunda koca saksıda çiçeği ( el buketi neye yetmiyordu bilemedim abartmıyorum dev bir saksı içine aranjman) almış sahneye gidiyordu. “Neden gidiyordun” diye sorduğumda ise “ selam verdikleri zaman git çiçeği ver dediler” cevabını aldım, güleyim mi, kızayım mı bilemedim. Konser sonu, bis eser öncesi kızımız çok şartlandığı görev bilincinin etkisiyle, kaşla göz arası arkamı döndüğüm bir anda sanatçılar selam verirken sahnenin ortasına bırakı verdi saksıyı…

Asıl bu konsere dair şok edici olay ise konserin ortasında beşinci sırada oturan bir kadın seyircinin yerinden kalkıp en ön sıra başındaki bir diğer bir kadın seyircinin yanına gelip tartışması oldu. Bu olay performanslarını sergileyen sanatçıların resmen burnunun dibinde gerçekleşirken buna müdahale eden hiç kimse olması şaşkınlık verici idi. Dikkatimi çeken diğer bir husus ise herhangi bir duruma karşı hazırda bekleyen bir ambulans olmamasıydı… ( umarım vardı da ben görmemişimdir)

Artık fahri etkinlik koordinatörü modum sonucu artık herkes gelip her şeyi bana sorar olması, gerçekten traji komik bir durumdu…

Ve konsere gelirsek gerçekten çok güzel seçilmiş bir repertuvar, profesyonel yüksek kaliteli sanatçılar ve büyüleyici Efes / Celsus Kütüphanesi ortamında konsere odaklanabilenler için harika bir konser oldu diyebilirim, ama ben maalesef bu konserin zerre kadar tadına varamadım.

Konser bitti, en azından biri gelir teşekkür eder olmadı benim kim olduğumu sorar diye düşünürken bu nezaketi gösteren olmaması pekte şaşırtmadı…

Sanatçılar performans sonrası enerji toplamak için bir şeyler atıştırmak için kalan aperitiflerin çıkartılmasını istediğimde yine sanatçılardan önce acıkan ekip bir güzel içeri dalarak kalanları da tüketti ( sanatçılar muhtemelen sabah kahvaltısı ile duruyorlardı, konser öncesi genelde pek bir şey yemezler bu sebeple konser öncesi yemek biten enerjilerini depolamak adına onlar için çok önemlidir!!!)

Ve tekrar ortaya çıkan görevli kızımız “ siz sanatçılarlasınız madem, ben evime gitmek için Bornova servisine bineceğim” diyerek gayet güzel sanatçıları bırakarak yanımızdan ayrıldı.

A’dan Z’ye her şeyi mükemmel yöneten MAKSAD’ın 3 senelik Marmaris Uluslarası Müzik Festivali ile 36 senelik İKSEV’in İzmir Uluslararası Müzik Festival’inde yaşadıklarımı sizlerle paylaştım.

Üst üste izlediğim iki festival konseri neticesinde net söyleyebileceğim şey ise herseyin para ve uzun yıllardan ibaret olmadığıdır. Konu festival yönetimi ise MAKSAD’ın her anlamda şeffaf yönetim anlayışı, herkesin yönetimde ortak söz sahibi olması, açık iletişim kanalları, mükemmel ev sahipliği ve kişilere değil beldelerine hizmet motivasyonu örnek alınması gereken bir festival olarak takdire şayandır.

İKSEV konserinde yaşadıklarım sadece bana denk gelen bir tesadüf / talihsizlik miydi acaba diye objektif olmak adına orda bulunduğum süreçte bulabildiğim herkese, İKSEV yetkileri hariç, tüm festival konserleri hakkında sorduğum sorular neticesinde edindiğim bilgi tüm konserlerin böyle geçtiği yönünde idi…

MAKSAD’ın mütevazi imkanları doğrultusunda ortaya koyduğu profesyonelliği İKSEV’de görmek mümkün değildi.

İstanbul’a dönüşüm sonrası İKSEV festivallerini düzenli takip eden İzmirli dostlarıma bu durumu aktardığımda hiç şaşırmadıklarını ve her geçen sene festivalin her anlamda kan kaybettiğini duymak gerçekten üzücü idi.

Umarım İKSEV bir an önce toparlanır ve derhal kendine yakışan kalitede ülkemizi harika bir şekilde tanıtan bir anlayış ve “ özeksizleştirme” sistemini benimser.

MAKSAD’ı ve tüm emeği geçenleri canı gönülden kutlarım.

Nice güzel festivallere…

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Eczacıbaşı Ulusal, Doğramacı Uluslararası…

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.